19 Ocak 2012 Perşembe

EKOLOJİK DEĞİŞİMLERİN BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ İLE İLİŞKİSİ VE EVRİMSEL UYGULAMA ALANLARI

Doğada insan türü olarak diğer canlılar gibi birçok etki  ile karşı karşı karşıyayız. Genelde üzerimizde en önemli baskı ve stresler vücudumuza bulaşan virüs, bakteri ve mantar gibi patojenik etki gösteren organizmalardır. Son dönemlerde genetiği değiştirilmiş organizmalar ve çevresel kirlilikle ilgili sorunları görmekteyiz.  Bu tür etkilenmenin   doğada fazla yer alması bir çok türün devamlılığını ve gelişim sürecini etkilemektedir. Yapılan birçok araştırmalar bu kanıyı destekleyici niteliktedir. Özellikle başta bitki türlerin genetik değişikliklere maruz kalmaları (GDO) ve bundan dolayı ortaya çıkan yeni organik bileşiklerin (protien, glikoprotein gibi) toprak faunasında bakteri türlerini ve popülasyon sayılarını etkilediğini net bir şekilde göstermektedir.

Peki Bu Etkileşimin Bağışıklık Sistemiyle İlişkisi Nedir?

Öncelikle bahsetmiş olduğumuz GDO ürünler, kimyasal bileşenler veya nükleer atıklar ekosistemi fazlasıyla etkilemektedir. Bu bağlamda ekosistem içerisinde bulunan popülasyonların değişimi kaçınılmazdır. Biz insanlar bu denli etki ettiğimiz doğada, bazı türler değiştirmiş olduğumuz çevre ve zehirleyici etken maddeler karşısında yaşamları son bulmaktadır. Veya kısa sürede başarılı adaptasyonlar sergileyip hızlıca evrim geçirebilmektedir. Her iki durumda da bir takım sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Özellikle bu tür etkenler sonucu yeryüzündeki canlılar arasında bir takım zincirleme gelişen bağlantılar söz konusudur. Zincirleme reaksiyonlar, besin zincirindeki değişimden tutunda bulaşıcı olabilen patojenlere kadar birçok döngüyü etkileyebilmektedir. En önemli etkilenen döngülerin başında insan türü üzerinde etkili olan ve bizi hasta eden patojenlerdir. Bu değişimler evrimsel süreçleri hızlandırdığı gibi birçok yeni patojen türünün ortaya çıkmasını sağlayabilmektedir. Son zamanlarda kuş gribi ve domuz gribinin insan türlerinde görülmesinin yanı sıra, viral kökenli kanserlerin görülmesindeki artış yukarıda kısaca üzerinde durduğumuz nedenlerden kaynaklanmaktadır.

Doğaya çok fazla müdahale ettiğimiz bir gerçektir ve ne yazık ki bu müdahalenin uzun periyottaki sonuçlar üzerinde  yeterince durmamaktayız. Fakat bazı araştırmalar ve gelişimler  bu süreci çabucak aşabileceğimizi göstermektedir.  Özellikle elektronik ve bilgisayar alanındaki gelişmeler bu sürece çok büyük katkılar sağlamaktadır . Bu alanlar sayesinde biyolojik verilerin oluşturulması ve bu verilerin bilgisayar tabanında takibi söz konusu olmaktadır. Bu anlamda bazı biyolojik hesaplamalar olasıdır. Yani disiplinler arası çalışmalar bu konuda oldukça önem kazanmaya başlamıştır. 

Gelişen teknoloji eşliğinde, herhangi bir patojenin (buna "X" isimli patojen diyelim şimdilik) şimdiki görülen formlarından yola çıkılarak çeşitli yazılımlar sayesinde patojenle ile ilgili tüm veriler sanal sistemlere aktarılmaktadır. İlk olarak canlılık üzerindeki en önemli unsur olan çevre  sanal sistemde oluşturulur.   Oluşan sanal ortama araştırma konumuz olan  "X" patojeni simule edilip eklenir. Daha sonra ilerleyen süreçte çevre üzerinde çeşitli değişimler ve oynamalar yapılır. Örnek olarak ortamın sıcaklık ve nem değişimleri, çeşitli kimyasal bileşenlerin salınımı gibi bir çok eklentiler gerçekleştirilir. Böylece  çevrenin değişimine karşı "X" patojenin göstermiş olduğu tepkiler, olası mutasyonlar ve diğer canlı gruplarıyla etkileşimi gözden geçirilip hesaplanır. Araştırmanın bilgisayar temelinde algoritmik hesaplamalar oldukça önemlidir.




Kısacası  bilimsel ilerlemeler yavaş yavaş disiplinler arası çalışmalarla şekillenmektedir.  Bahsettiğimiz ve benzeri birçok çalışma  "Evrimsel Biyoloji" ışığında gelişim göstermektedir. Bununla birlikte bu tür ajanlara karşı bağışıklık sisteminin ne türden şekillenebileceği belirleyici olabilir. Bu yüzden "Bağışıklık Sistemin" geçirdiği evreleri ve karşılaştıkları patojenlere karşı göstermiş olduğu reaksiyonları  bilmek oldukça önemlidir.